Türkiye’de Gazeteciliğin Tarihçesi ve Gazete Okuma Alışkanlığı

Türkiye’de gazete okuma alışkanlığı konusunda yapılan incelemeler, her geçen yıl daha az sayıda insanın gazete okuduğunu göstermektedir. Özellikle basılı olarak yayın yapan gazetelerin tirajlarının sürekli olarak düşmesi, dijital medyaya doğru bir yönelim olduğu sonucunu doğurmaktadır.
Türkiye’de gazete okuma alışkanlığı üzeriden detaylı bir bilgi sahibi olmak için, ülkenin bugüne kadar gazete okuma hususu hakkında nasıl bir tavır takındığını bilmek gerekir. Böylelikle bugün bulunulan noktaya nasıl gelindiği, tam manası ile anlaşılabilir.
Günümüzde neredeyse her köşede gazete satan bir yer görmek son derece alışıldık ve normal bir durumdur. Yazı ve haber hayatımızın son derece içindedir. İnsanlar istedikleri her an bu basılı yayın yapan araçlara ulaşabilme imkanına sahiptir.
Ancak ülke tarihi incelendiğinde durumun her zaman bu şekilde olmadığı çok net bir şekilde görülebilmektedir.
Türkiye’de gazete okuma alışkanlığı dünden bugüne birçok farklılık göstermektedir. İnsanların gazete okumaya ve gazetecilikle uğraşan kişilere yönelik oluşturduğu bakış açısı, neredeyse her dönem birbirinden ayrı tutumların oluşmasına neden olmuştur.
Türkiye’de gazete tarihine ve buradan hareketle halkın okuma alışkanlığı üzerine eğilmeden önce, gazeteci kimdir ve nasıl bir iş yapar bunu bilmek gerekir.
Gazeteci Kimdir?
Gazetecilik mesleği için tek bir tanım yapmak yeterli olmayacağı için, çoklu tanımlar geliştirilmiştir. Bu noktada gazeteci kimdir sorusu oldukça önemlidir. Bunlardan en genel anlamıyla birkaçı şu şekildedir:
– Gazetecilik, gazeteci olarak anılan kişilerin yaptığı iş ve uğraşların bütünüdür.
– Ülke genelinde ve dünya üzerinde meydana gelen olayları toplayan, düzenleyen ve yayına hazır hale gelene kadar tüm aşamalarla ilgilenen kişilere gazeteci, bu kişilerin yaptığı işe ise gazetecilik adı verilir.
– Yakın veya uzak çevrede haber değeri taşıyan tüm olayları toplamak, onları metin haline getirmek, fotoğraf ve başlıkları hazırlamak ve gazeteye uygun bir biçime dönüştürmek bir gazetecinin yerine getirmesi gereken görevlerin toplamıdır.
– Haberin ve bilginin bulunduğu alana veya kişilere mümkün olan en hızlı şekilde ulaşan, burada bulunan bilgiyi en iyi şekilde toplayan, bilgiyi habere dönüştüren ve yayın için metin oluşturan kişilere gazeteci denir.
– Gazetecilik mesleğinden para kazanan ve dolayısıyla bu işi profesyonel olarak yapan, eğitimli ya da kimi zaman sektör içerisinde yetişen kişilere gazeteci denir.
– Aylık, haftalık, günlük olmak üzere basılı ya da dijital ortamlarda süreli yayın yapan, bunun dışında radyo ve televizyon gibi mecralarda da haber akışını hazırlayan ve düzenleyen kişilere verilen isim gazeteci, yaptıkları işin totali ise gazeteciliktir.
Gazetecilik mesleği ve gazeteciler için bunlar gibi pek çok tanım daha yapmak mümkündür. Hareketli ve canlı bir meslek türü olduğu için, konuyla alakalı söylenecek çeşitli açıklama cümleleri bulunmaktadır.
Türkiye’de Ne Zaman Gazetecilik Yapılmaya Başladı?
Gazetecilik mesleğinin Türkiye’de yapılmaya başlaması ise dünya tarihine göre daha geç dönemlere denk gelmektedir. Türkiye’de gazetenin ilk örneğine Padişah II. Mahmut döneminde rastlanılır. Döneminin yenilikçi padişahı olarak bilinen II. Mahmut’un isteğiyle yayın hayatına başlayan Takvim-i Vekayi, ülkenin ilk gazetesi olarak tarihteki yerini almıştır.
1831 yılının Kasım ayında yayın hayatına başlayan gazete, 1922 yılına kadar haftalık olarak basılmıştır. Bu tarihten itibaren ise gazetenin ismi değişmiş 1922 ve 1928 yılları arasında Resmi Ceride ismiyle yayın hayatını sürdürmüştür.
1928 yılından itibaren ikinci kere adı değiştirilen gazete, bu tarihten sonra Resmi Gazete olarak anılmaya başlamıştır.
Ülkenin ikinci gazetesi olarak bilinen Ceride-i Havadis, 1840 yılında yayın hayatına başlamıştır. Bu gazetenin yayınlanmasındaki en büyük katkı payı, o dönemde yaşayan İngiliz William Churchill’e aittir. Bunun nedeni ise gazeteyi devletten aldığı yardım ile Churchill’in çıkarıyor oluşudur. İngiliz asıllı bir kişi tarafından çıkarılıyor olsa dahi Ceride-i Havadis, Türkçe basılan bir gazete idi.
Ülkenin ilk iki gazetesi devlet desteği ile çıkarılan gazetelerdi. Yıl 1860’a geldiğinde ise ülkenin ilk özel gazetesi Tercuman-ı Ahval ismiyle ekim ayında yayın hayatına başladı. Bu gazetenin başında ise Agah Efendi bulunuyordu.
Tercuman-ı Ahval Gazetesi tarihte ilk özel gazete olarak anılmasının dışında, sahip olduğu diğer özellikleri ile de ilkler arasına girmeyi başarmıştır. Kendinden önceki iki gazetenin dili de oldukça ağır yapılar barındırırken Tercuman-ı Ahval, son derece yalın bir dil kullanarak halkın yaşanan olaylar hakkında net bilgiler edinmesine yardımcı olmuştur.
Halk, dilin sadeleşmesiyle olaylar hakkında bilgi alarak, olaylar hakkında aktif rol oynama imkanı bulmuştur.
Yayın hayatı yaklaşık olarak beş buçuk yıl süren Tercuman-ı Ahval kapatıldıktan sonra, Şinasi önderliğinde Tasvir-i Efkar Gazetesi çıkarılmaya başlandı. Yayın tarihi 1862 yılının Haziran ayına denk gelen bu gazete, bir takım olaylar yaşanması sonucu Şinasi’nin ülkeyi terk ederek Avrupa’ya kaçmasıyla zor zamanlar yaşamaya başladı. Şinasi’nin yerine Namık Kemal’in geçmesiyle gazete, yayın hayatını sürdürmeye devam etti.

Tercuman-ı Ahval
Türkiye’de Gazeteciliğin Gelişmesi
II. Mahmut Dönemi’ne kadar ülkede tek bir gazete bile bulunmazken, gelinen noktada sürekli olarak yeni gazete açılmaya başlanmıştır. Bu durum devlet yöneticilerinde bir takım kaygıların oluşmasına neden oldu. Bu nedenle 1862 yılına gelindiğinde Matbuat Nizamnamesi ortaya çıkarıldı.
Matbuat Nizamnamesi’nin en önemli özelliği, ülke tarihinde basına yönelik olarak ilk defa sansürün gündeme getirilmiş olmasıdır. Yapılan haberlerin ve gazeteciliğe dair pek çok aktivitenin belirli sınırlar içerisine alınması ilk kez bu nizamname ile gerçekleştirilmiştir.
Dönemin en çok rahatsızlık duyulan ve dolayısıyla en çok sınır koyulan gazeteleri ise; Ali Suavi tarafından çıkarılan 1866 tarihli Muhbir, Ali Bey tarafından çıkarılan 1869 tarihli Basiret ve Namık Kemal tarafından çıkarılan 1870 tarihli İbret isimli gazetelerdir.
Baskılar sonucu ülkede habercilik yapmak neredeyse imkansız hale gelince Ali Suavi, Ziya Paşa ve Namık Kemal yurt dışına kaçarak gazetelerini çıkarmayı sürdürdüler. Bu olay nedeniyle tarihte Jön Türkler olarak anılmaktadırlar.
Tarihler 1876’yı gösterdiğinde I. Meşrutiyet Dönemi yaşanmaktaydı. Bu dönemde 1876 Anayasası olarak bilinen ve basın tarihinde o zamana kadar yaşanan tüm baskıları son erdiren bir anlayış benimsendi. 1877 yılında bir basın yasası hazırlandı, ancak yürürlüğe koyulmadı.
Bunun sebebi ise II. Abdülhamid’in yasaya izin vermemesidir. Bu tarihten itibaren basına karşı uygulanan baskı politikaları giderek hız kazandı. Böyle bir dönemde yayın hayatına başlayan Ahmet Cevdet önderliğindeki İkdam Gazetesi, ülkede ilk defa rotatif kullanan gazete olması dolayısıyla önemli bir yere sahiptir.
Ahmet Mithat Efendi tarafından 1878’de çıkarılmaya başlanan Tercuman-ı Hakikat Gazetesi ve 1895 yılında kurulan Sabah Gazeteleri, dönemin bir diğer önemli gazeteleri arasındadır.
1901 yılında Alman pul vergisinin kaldırılması, gazete sahiplerinin işine yaramış ve bu durumdan belirli bir miktar pay elde etmelerini sağlamıştır. Gazeteciler de bu payın bir bölümünün kendilerine verilmesini istemişlerdi. Ancak gazete sahipleri bu isteği kabul etmeyince, 1901 yılında ilk defa gazeteler grev yapmaya başladılar.
II. Meşrutiyet Zamanında Türkiye’de Gazetecilik
Nihayet yıl 1908’e geldiğinde ülkede II. Meşrutiyet kuruldu. Bu olayla birlikte basın, baskı ortamından arındırıldı ve haber yapma konusunda oldukça geniş kapsamlı bir özgürlük elde etti. Fakat bu durum da çok uzun sürmedi.
O dönem ülkenin başında İttihat ve Terakki Partisi bulunuyordu. Parti üyeleri süreç içerisinde bir takım değişikler getirerek, basın üzerinde yeni yaptırımlar oluşturmaya başladılar.
Basın tarihi açısından son derece hareketli bir dönem olarak anılan süreç içerisinde gazeteci cinayetleri ve çok sayıda gazetenin kapandığı bilinen gerçekler arasındadır.
Bu çalkantılı süreç sonrasında patlak veren I. Dünya Savaşı esnasında gazeteler ikiye ayrıldılar. Gazetelerin bir bölümü İstanbul Hükumeti’ne destek verirken, diğer bölümü ise Ankara’da kurulan hükumete destek vermekteydi.
Türkiye’de gazete okumak alışkanlığı incelemesinin ilk bölümünde Osmanlı Devleti döneminde yaşanan gelişmeler, yukarı bahsedildiği şekilde ilerlemiştir. Bu noktada anlaşılması gereken insanların hangi şartlarda gazetelere ulaştığı ve haberle ne şekilde bir ilişki kurabildiğidir.

Cumhuriyet gazetesi
Türkiye’de gazete okuma alışkanlığı oluşmasındaki ikinci adım, Cumhuriyet Dönemi ile ülke tarihine giren gazetelerdir. Cumhuriyet tarihinde basın için meydana gelen ilk önemli gelişme, sansürün kaldırılması olmuştur.
Ankara Hükumeti’nin, İstanbul Hükumeti’ni yenerek zafer elde etmesinin ardından, Ankara Hükumeti ve Milli Mücadele aleyhine yayın yapan gazeteciler yurt dışına gönderildi. Bu durum neticesinde yeni kurulan hükumet için olumsuz yayın yapan basın sessizleştirilmiş oldu.
Cumhuriyet Dönemi gazetecilik tarihi gazeteler nezdinde incelendiğinde; o dönem yayın yapan pek çok gazetenin varlığını sürdürmeye devam ettiği de görülür. Bunun yanında yeni rejimle birlikte kurulan bugün dahi basılan gazeteler olduğu görülmektedir.
1942 yılında Yunus Nadi önderliğinde kurulan Cumhuriyet Gazetesi, o dönemde yayına başlayan ve günümüzde de basılmayı sürdüren gazeteler arasındadır. Dolayısıyla Cumhuriyet Gazetesi, ülke tarihinin en uzun süre yayın hayatına devam eden gazetesidir.
Tarih 1935’i gösterdiğinde ülkede yayın yapan toplam yüz on altı adet gazete bulunuyordu. Bu gazetelerden otuz sekizi günlük olarak basılmaktaydı. Diğer gazeteler ise haftalık ve aylık olarak raflardaki yerini alıyordu.
Çocuk Gazetesi ve Gazete Çeşitliliği
Çocuklar için çıkarılan ilk gazete de bu döneme denk gelmekteydi. 1948 yılında ülke tarihinde ilk kez Çocuk Gazetesi isminde, küçük yaştaki bireyler için gazete çıkarılmaya başlandı, fakat bu gazete yalnızca beş sayı verebildi.
Gazete çeşitliliğinin hareket kazanması ise esas olarak, çok partili yaşama geçildiğinde sağlandı. Bu yeni dönemle birlikte basının çok özgür hale geleceği düşünülürken, Demokrat Parti’nin uyguladığı baskı ve kısıtlamalar dolayısıyla düşünülenin tam aksi yönde ilerleme görüldü.
Demokrat Parti’nin iktidarının bittiği 1960 senesinden itibaren ise gazeteler, zaman zaman özgürlük sağlasa da yaşanan askeri darbelerle sürekli olarak kısıtlamalar devam etti.
1970 senesi itibari ile gazeteler çeşitli değişimler yaşadılar. Özellikle fiziksel yapıda görülen farklılıklar, yeni içeriklerin de gelişmesini sağladı. Süreç içerisinde neredeyse bütün gazeteler renkli basılmaya ve fotoğraf kullanmaya başladı. Bununla birlikte pek çok gazete magazin, spor gibi ekler oluşturdu.
1980 yılı ile başlayan ve sonrasında da devam eden “bulvar basını” çoğu insan tarafından ilgiyle takip edilmeye başlandı. O dönemde Türkiye’de gazete okuma alışkanlığı bulvar gazeteleri etrafında şekillenmekteydi.
Gazetelerin tekelleşmesi yönünde atılan adımların pek çok yine bu dönem içerisinde gerçekleşti.
Türk gazeteleri ilk ortaya çıktığı dönemde devlet içerisinde yer alan kişilerin uğraştığı, bunun yanında edebiyat ve yazarlıkla ilgilenen insanların ortaya koyduğu bir uğraştı. Bunun olduğu gibi bu alana dair eğitim veren okullar bulunmamakta, daha çok usta çırak olarak adlandırılan öğretme ve öğrenme biçimi kullanılmaktaydı.
Gazetecilik alanında eğitim veren ilk okul 1948 yılında açıldı. Lise seviyesinde olan bu okulun ardından, ilk defa 1950 yılında İstanbul Üniversitesi bünyesinde Gazetecilik Enstitüsü açıldı.
Günümüze baktığımızda ise hemen hemen her üniversitede gazetecilik bölümü olduğu görülmektedir. Gazetecilik bölümünde okumakta olan öğrencilerin sayısının geçen her sene artmasına rağmen, Türkiye’de gazete okuma alışkanlığı için aynı artıştan bahsedilememektedir. Geçtiğimiz on sene gibi yakın bir geçmişteki seneler incelendiğinde, her yıl oranın düştüğü gözlemlenmektedir.
Türkiye gazete okuma oranı sürekli düşüyor!
Türkiye gazete okuma oranı incelendiğinde, diğer pek çok ülkeye göre alt sırada yer almaktadır. Okuma alışkanlığı kapsamında bakıldığında sadece gazete değil, diğer yazılı kaynaklara olan ilginin de son derece az olduğu görülmektedir.
Özellikle nesil farkından, teknolojik imkanların artması ve çeşitlenmesinden, okuma alışkanlığının küçük yaşlarda kazandırılmamasından, başka alanlara olan ilginin çok daha baskın gelmesinden ve gazetelere olan inanırlık seviyesinin düşmesi gibi nedenlerden dolayı insanlar artık neredeyse hiç gazete okumamaktadır.
Yapılan araştırmalar geçen her yılın gazete okuma oranını daha da düşürdüğünü ortaya koymaktadır. Dijital platformlar, basılı yayın yapan gazetelere göre çok daha fazla tercih edilmekte ve bilgi özellikle alternatif kaynaklardan araştırılmaktadır.
Bunlar ve başka pek çok nedenden ötürü gazeteler kendi içlerinde dönüşüme giderek, okunurluk oranlarını artırmaya çalışmaktadır. Günümüzde internet üzerinden yayın yapmayan gazete sayısı, neredeyse yok denecek kadar kadar azdır.
Her ne kadar gazeteler teknolojik gelişmeleri takip edip, mümkün olan en çok şekilde bu gelişmelerin içerisinde yer alsalar da yapılan bir diğer araştırmalar neticesinde, haber kaynaklarına duyulan güvenin azalmasından dolayı okunurluk seviyesinin sürekli düşüş gösterdiğine dikkat çekilmektedir.
Dünya’da gazete okuma oranı ile Türkiye’deki oran çok da farklı değil!
Yapılan araştırmalar Dünya’da gazete okuma oranı ile Türkiye’deki okuma oranının birbirinden çok da farklı sonuçlar doğurmadığını ortaya koymaktadır.
Yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir inceleme 1990 döneminde genç nüfusun yarısına yakınının gazete okuduğunu belirtirken, günümüz Amerika’sında gençlerin sadece yüzde ikisinin gazete okuduğunu söylemektedir.
Bu durum yalnızca Amerika için değil, diğer pek çok ülke vatandaşı için de geçerlidir. Gazete okuma alışkanlığının eski nesille birlikte azaldığı görülmektedir.
Çoğu ülkede genç jenerasyon haberleri artık gazetelerden değil, internet üzerinde bulunan farklı kaynaklardan takip etmektedir.
Bunun yanında okuma yapmak yerine internet ve televizyonda daha çok zaman harcanıyor olması da okuma oranlarının düşmesinde etkili olan bir diğer nedendir.
Türkiye’de kitap okuma oranı çok düşük!
Son yapılan araştırmalara göre Türkiye’de kitap okuma oranı binde bir gibi bir değer göstermektedir. Ülkede basılan kitap sayısında son on yıla göre iki katı artış görülmesine rağmen, okuma oranları bu durumun tam tersi şekilde ilerlemektedir.
Diğer ülkelerle kıyaslandığında kitap tüketimine neredeyse hiç para harcamayan Türkiye, dünya sıralamasında da oldukça gerilerde yer almaktadır.
Her ilde bir kütüphane bulunmasına, pek çok şehirde kitap fuarları düzenlenmesine ve pek çok geliştirici çalışma yapılmasına rağmen, kitap okuma oranında artış sağlanamadığı gözlemlenmektedir.
İllere ve bölgelere göre farklılık gösteren okuma alışkanlıklarının, kimi yerlerde daha yüksek oranlarda olduğu bilinmektedir, ancak ülke geneli açısından incelendiğine ortaya çıkan sonuçların pek de iç açıcı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Konuyla ilgili önlem almak ve her yaştan insanın okuma alışkanlığı kazanmasını sağlamak için yapılan pek çok çalışma bulunmaktadır. Ancak bugün gelinen noktaya bakıldığında bu çalışmaların yeterli olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
Kitap okuma alışkanlığının kazanılmasının en etkili yolunun ise küçük yaşta mümkün olduğu gözlemlenmektedir. Bu noktada ailelere çok fazla görev ve sorumluluk düşmektedir.
Bu yazılar da ilginizi çekebilir:
Aşkın Cinsiyeti Yoktur: LGBT İçerikli Romanlar
Haber Okumanın En İyi Yolu: Bundle
Lorem Ipsum Metni Nedir?