Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, yani söylevi, yine her Türk gencinin okuması gereken Nutuk eserinin sonunda yer alan kısmıdır. Söz konusu söylev, 20 Ekim 1927 yılında Cumhuriyet Halk Fırkasının (Partisinin) II. Büyük Kongresi’nde okunmuştur. Hitabenin bulunduğu kısım “Türk Gençliğine Bıraktığım Emanet” başlığı altında yer alır.
Mustafa Kemal bu hitabeyi okurken çok duygulanmış ve gözyaşlarını tutamamıştır. Bugün dahi okurken birçok insanın tüyleri diken diken eden bu hitabenin yazarı Atatürk ve de söyledikleri, hitabenin başında Türkiye Cumhuriyeti’nin savunmasının “ilelebet” olmasını arzuladığı gibi, ilelebet geçerliliğini yitirmeyecek bir nitelik taşırlar.
Gençliğe Hitabe’nin bütün okullarda sınıflara asılması ise Maarif Vekaleti’nin (MEB) 26 Ekim 1927’de aldığı kararla başlamıştır. 13 Ocak 1928 yılından itibaren de bütün okul kitaplarının başında İstiklâl Marşı ve Atatürk’ün fotoğrafı ile birlikte hep var olacaktır.
Atatürk’ün dilseverlik ve yazarlık özelliği
Atatürk Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce, Almanca, Japonca ve Latince bilirdi. Müthiş bir dilsever, dil âşığıydı. Ulus inşasının ilk gerecinin özden ve ulusal bir dil olduğunun bilincindeydi. O yüzden Türkçeye ve Türkçe çalışmalarına en az askeri savunma kadar önem vermiş, bu konuda çok çalışmıştır.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi
Ey Türk Gençliği,
Birinci vazifen (görevin), Türk istiklâlini (bağımsızlığını), Türk Cumhuriyetini, ilelebet (sonsuza dek), muhafaza ve müdafaa etmektir (korumak ve savunmaktır).
Mevcudiyetinin (varoluşunun) ve istikbalinin (geleceğinin) yegâne (biricik) temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî (içten ve dıştan) bedhahların (kötülüğünü isteyenler) olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini (koşullarını) düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait (elverişsiz) bir mahiyette (nitelikte) tezahür edebilir (ortaya çıkabilir). İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili (temsilcisi) olabilirler. Cebren (zorla) ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm (acı) ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde (içinde), iktidara sahip olanlar gaflet (aymazlık) ve dalâlet (sapkınlık) ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin (istilacıların) siyasî emelleriyle tevhit edebilirler (bir tutabilirler). Millet, fakr ü zaruret (aşırı yoksulluk) içinde harap ve bîtap (yorgun) düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval (durumlar) ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetin kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927