Çocuklarda Duygusal Zekâ Gelişimi
Zekâ kavramının her insan için çok büyük önemi olduğunu biliriz. Çocuklarda duygusal zekâ gelişimi onların gelecek yaşamında başarılı olabilmeleri için aileleri tarafından öncelik gösterilmesi gereken bir konudur. Bazı eğlenceli sorular vardır ve kimi zaman bu sorulara muhatap olmuşuzdur ya da kendi içimizde mutlaka düşünmüşüzdür. Daha zekimi, daha güzel mi, daha zengin mi daha zekimi olmak isterdin? Gibi soruların yanıtı hep “daha zeki” olmak şeklinde gelir. Çünkü zeki insan zaten daha başarılı ve daha etkileyicidir. Üstelik zengin olma konusunda da aileden kalan bir miras yoksa bile zekâsı ile para kazanma konusunda da başarı elde edecektir.
Zekâ çok yönlü bir kavramdır. Sözsel-dilsel zekâ, mantıksal zekâ, görsel ve işitsel zekâ, kinestetik/bedensel zekâ, içsel ya da sosyal zekâ şeklinde zekâ çeşitlerinden söz ediliyor. Bir çocuğun işitsel zekâsı üst seviyede iken sosyal zekâsı daha düşük olabiliyor bu durum kesinlikle o çocuğun yeteri kadar zeki olmadığı anlamına gelmiyor. Başarılı olacağı alanlara yönlendirilmesi için önemli veriler olarak düşünülmeli ve bu alanda eğitilmelidir.
IQ mu, EQ mu?
Eski yıllarda zekâ konusunda daha dar bir bakış açısı vardı. Günümüzde hala klasik anlamda kabul gören IQ testleri üzerine çokça yoğunlaşan aileler, çocukların okuldaki derslerde başarı göstermesi için adeta kulvarda yarışırcasına ailece bir gayret sarf ediyorlar. Özellikle matematiksel zekâ konusunda öğrenciler yatkın olsun ya da olmasın belli bir seviyenin altında kalan öğrencilere ne yazık ki başarısız muamelesi yapıldığını hala gözlemliyoruz.
Bu durumun sorumlusu tabi ki eğitim sistemidir. Okul başarısı ve ailece gösterilen çabalar elbette takdire şayan ve çok değerli başarılardır. Ancak anlatmak istediğimiz, yeteneklerine göre yönlendirilmiş ve duygusal zekâ merkezli bir eğitimin, çocukları gelecek hayatlarına hazırlama konusunda çok daha verimli olacağı konusudur. Bu durum bilimsel olarak da kanıtlanmıştır.
Duygusal Zekâ Nedir?
Duygusal zekâ tanımını için konusunda uzman iki bilim insanı John D. Mayer ve Peter Salovey tarafından 1990 yılında yapılmış tanım şu şekildedir; “kişinin kendisinin ve başkalarının duygularını izleyebilmesi, duygulardaki ayrımı yapabilmesi, bu bilgilerle düşünce ve davranışlara yön verebilmesi yetisine sahip olabilmek” olarak açıklanmıştır.
Duygusal zekâ denilince bu konuda kitaplarıyla ünlü yazar Daniel Goleman 1995 yılında yaptığı tanımda; “ruh halini kontrol edebilme, dürtülere hâkim olup tatmini erteleyebilme, zorluklar karşısında yola devam edebilme, kendini başkasının yerine koyup olaylara onun bakış açısından bakabilme, düşünceleri yönetebilme” olarak tanımlamıştır. Onun bu alandaki çalışmaları sayesinde kitlelerin dikkatinin bu konu üzerine yoğunlaştığını söyleyebiliriz.
Duygusal zekâ tanımlardan da anlaşıldığı üzere odak noktası kişilerin duygularını tanıma ve hâkim olabilmesi ve duygularını yönlendirebilmesidir. Kişinin kendi içsel algısından insan ilişkilerine kadar çok gerekli olan bu yeti gelişmediğinde IQ dediğimiz entelektüel zekâ hayatta başarılı olmak için yeterli değildir. Son yıllarda önemi kavranmış olan duygusal zekânın gelişimi için ufak ufak çalışmalar olsa da henüz eğitim sistemi bu alanda çok yeterli değil. Bu yüzden okul öncesi çocuklarda duygusal zekânın gelişimi için alacakları aile içi eğitimin önemi çok fazladır.
Çocuklarda Duygusal Zekâ Nasıl Gelişir?
Öncelikli olarak duygusal açıdan ebeveynlerin gelişmiş olması gerekir. Stresli, sürekli gergin duygularını kontrol edemeyen ve dengesiz tutumlar sergileyen bir aile ortamında çocuklarında sağlıklı bir duygusal gelişim göstermelerini bekleyemeyiz. Duygusal zekâ her yaşta geliştirilebilir ancak çocukluk döneminde alınan eğitim, yetiştirilme biçimi bir ömür boyu etkilidir. Peki çocukların duygu gelişimlerini etkileyen ailesel davranışlar nelerdir?
Öfke Kontrolünü Sağlayabilmek
Öfke mutlaka çözülmesi gereken bir duygusal tepkidir. Bu arada bahsettiğimiz kontrol edilemeyen öfkedir. Yoksa ayarında olmak kaydıyla zaman zaman her insan öfkelenir. Ancak sosyal yaşamı olumsuz etkileyen son derece kırıcı ve geri dönüşü zor hatalara neden olan öfke aile içinde özellikle çocuklarda korkuya ve baskıya neden olacağı için duygularını zedeler. Gelişim konusunda olumsuz etkiler.
Tutarlı ve Dengeli Davranışlar Sergilemek
Çok sık değişen duygu dalgalanmaları çocuklarda kaygı yaratır. Çocuğuna bağırıp çağırıp ve ardından ağlayan pişman olan bir anne ya da ani çıkışlar yapıp birden sönük davranışlar sergileyen aile fertleri çocukları şaşırtır ve onları ne tepki vereceklerini bilemedikleri bir duygu durumuna sürükler. Bazen her insandaki duygu değişimleri normaldir. Ancak bunun çok sık yaşanması durumunda mutlaka yardım alınması gerekir. Aksi takdirde çocuklarda duygu bozuklukları ile sonuçlanabilmektedir.
Onlara Kendilerini Tanıyabilecekleri Fırsatları Verebilmek
Çocuklarda duygusal gelişim için kendilerini tanımaları şarttır. Buda onlara tercih hakkı ve sorumluluk vermek, yetenekleri üzerinde iyi bir gözlem yaparak onların bu yönde gelişimine destek olmakla mümkün olacaktır. Her çocuk birçok melekeler ile dünyaya gelir. Onları keşfetmek için başta ailelerin çocuklarını iyi tanıması gerekir. Ardından potansiyellerini kullanacakları ortamları sağlamak onların yeteneklerini bilmesi ve özgüven kazanmasını sağlayacaktır.
Çatışmalarda Çözüm Odaklı Olmak
Aile içi tutumlar çocukların ileriki yaşamlarında uygulayacakları tutumlardır. Örneğin bir tartışmada sürekli küsmeyi tercih eden ebeveynlerin çocukları da yetişkin olduklarında kendi ailelerinde ya da iş yaşamlarında hoşlarına gitmeyen davranışlar karşısında içe kapanacak ve küsecek şekilde tepkiler verecektir. Buda onların hadiseler karşısında çözümsüz kalmalarına neden olacaktır. Yaşam içinde çok sık karşılaşılan kolay aşılabilmesi yönünde eğitici olmak için ailelerin böyle durumlarda uzlaşmacı ve toparlayıcı davranışlar sergilemeleri gerekmektedir.
Duygulara Tenkit Edici Yaklaşmamak
Örneğin ağlayan bir çocuğa “sende her şeye ağlıyorsun”, “ne var ki bunda ağlanacak” gibi duygusunu küçümseyici tepkiler yerine “seni anlıyorum ancak üzülmeni istemiyorum çünkü bunu aşabiliriz” gibi olumlu karşılıklar vermek onların duygularına saygı göstermek demektir ki bu çocuklarda duygusal zekâ gelişimi için son derece faydalı olacaktır.
Bu örneği birçok davranışı içinde düşünebilirsiniz. Onların sinirlenmesi veya buna benzer duygular sergilemeleri üzerine “saçmalıyorsun”, “bunda ne var ki bu kadar” gibi yanıtlar onların yeterince anlaşılmadığı duygusu ile beraber kendilerini yalnız hissetmelerine neden olacaktır. Bu tür durumlarda onları anladığınıza yönelik olumlu tepkiler vermeniz ya da davranışlarının nedenini sormanız ve açıklamalarını dinlemeniz onların da empatilerinin gelişimine katkı sağlayacaktır.
Aşırı Koruma veya Fazlasıyla Serbest Bırakma Hatası
Ailelerin çocuklarını çok serbest bırakmaları onların vicdan gelişiminde olumsuz etkiler yaratır. Çocukların duygularıyla baş etmeyi öğrenmesi güzel bir şeydir. Ancak baş edemeyeceğini anlama noktasında bu konuda aceleci ve aşırı korumacı davranmak son derece zararlı olduğu gibi umursamaz olmak da çok sakıncalıdır. Böyle durumlarda konuyu ele alıp sonlandırmak yerine onlara alternatif düşünce ve davranış metotları göstermek çok faydalı olacaktır.
İlginizi çekebilecek yazılar:
Okul Öncesi Çocuklarda Özgüven Nasıl Gelişir?
Çocuklarda İletişim Problemleri Nelerdir?
Çocuklar Parmak Emme Alışkanlığını Nasıl Bırakır?
Çocukların Sofrada Sergilediği 15 Uygunsuz Davranış ve Çözümleri
Yeni Nesil Geliyor: Alfa Kuşağı Çocukları
Bebek Bakıcısı mı, Kreş mi?