Çocuklara Sağlıklı Beslenme Alışkanlığı Nasıl Kazandırılır?
Çocuk yetiştirirken onların gelişiminde önem verdiğimiz çok fazla kriter var. Örneğin en iyi kreş ve okullara göndermek istiyoruz. Zekâ gelişimi, bedensel aktiviteler, yabancı dil, sosyal gelişim, el becerileri derken birçok faaliyet takibinde oluyoruz. Hepimiz artık çok daha iyi biliyoruz ki sağlık olmadan hiçbir şekilde mutlu olamayız. Öyleyse onlara eğitim verirken öncelik vereceğimiz ilk konu çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak olmalıdır.
Beslenmek, yemeklerden keyif almak, anlık tat duygusunu tatmin etmek için hoşumuza giden her şeyi yiyip içmek değildir elbette… Lezzet tabi ki önemli ancak asıl lezzetli olan; doğal, taze ve bizlere faydalı olan besinlerdir. İşlenmiş gıdalar, boyalı ve trans yağ kullanılmış türlü yiyecekler, genetiği bozulmuş gluten ve aşırı karbonhidrat grubu besinler, görüntüleriyle ve bilinçaltımızda yer etmiş imajlarıyla bizi mutlu ediyor görünse de bu sadece aldatılmış bir mutluluktur.
Yedikten sonra sıkıntı veren bu gıdalar yerine doğal ve sağlıklı olanları tükettiğimizde kaliteli bir bağırsak florası ile gerçek mutluluğu yakalayabileceğinizi biliyor muydunuz?
“Kendine değer veren insan sağlıksız gıdaları vücuduna almak istemez.”
Çocuklarımıza bu fikri aşılamanın mutlaka yollarını bulmalıyız. Özellikle 2-5 yaş arası çocuklar, sevdikleri bir yiyeceği elinden aldığınızda ağlayabilirler. Onlara “zararlı” kavramını anlatmak pek mümkün olmaz. Çünkü bu yaşlarda her çocuk beyinlerindeki “ıd”dediğimiz bölgenin varlığı ile tamamen dürtülerinin tatmin edilmesi odaklı davranışlar sergilerler. Buda çok doğal bir süreçtir. “Hayır” dediğinizde kendilerini baskılanmış, engellenmiş hissetmelerinden başka bir işe yaramaz ve ilk fırsatta o yiyeceğe ulaşmak için fırsat kollarlar.
Çocuklarımıza zararlı besinleri nasıl anlatmalıyız?
- Faydalı ve zararlı besinler şeklindeki ayrımı, onların hayal dünyası ve sevdikleri karakterleri kullanarak anlatmalıyız.
- Bol bol masal ve hikâyeler ile kahramanlar ve düşmanlar şeklinde kurgular yapın. Örneğin vücutlarında bulunan yararlı bakteriler için kahramanlar, askerler, zararlı bakteriler içinde düşmanlar gibi figürler kullanın. Anlatma becerinizi geliştirin. İyi anne baba aynı zamanda çocuklarının karşısında çok iyi bir iyi oyuncu olmalıdırlar.
- Çocukların bilinçaltına işlemek istediğiniz konuları onlara baskı uygulamadan, doğru kelime ve davranışlar ile arada fark ettirmeden hatırlatarak vurgu yapın. Örneğin kendi kendinize “bugün canım çok yoğurt istiyor yemek için sabırsızlanıyorum” şeklinde mırıldanın.
- Çok şeker yiyen bir çocuğun karnı ağrımış ve annesinin sözünü dinlemediği için çok pişman olmuş şeklindeki basit örneklendirmeleri oyuncaklar üzerinde oynayarak anlatın. Şarkılarda kullanın.
- Onların yanında zararlı dediğimiz yiyecekleri yersek hiçbir zaman bu konuda bizi dinlemezler. Önce kendimiz örnek olmalıyız.
- Ödül vermek istediğinizde bu kesinlikle çikolata, şeker gibi sağlığa zararlı ürünler içermemelidir.
- Çocuklar tabi ki arada çikolata, şeker ve benzeri şeyler yiyecekler. Bunu tamamen kısıtlamanız mümkün değildir. Önemli olan sıklığıdır. Amaç doğru besinlere yönlendirmek olduğu için bu konuda aşırı kuralcı ve hassas olmayın. Stres yaratmayın.
- Market alışverişlerinde yanında olduklarında sizden bir şeyler isteyeceklerdir. Bu birazda sizin alıştırmanıza bağlı olarak “ketum” bir hayır yerine, başka bir nesneye ya da yararlı bir gıdaya yönlendirin. Çocuklarda sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak derken ağlayarak kendini harap eden çocuklar görmek istemeyiz elbette… Daha yumuşak geçişler ile doğru yönlendirme ve şefkatle bunu uygulamalıyız.
- Onlara sıkılmadan bunalmadan sabırla anlatın. Değer verdiğinizi ve bu yüzden sizi dinlemeleri gerektiğini anlayana kadar uğraşın. Kısa ve net hayırlar, olmazlar onların dünyası için çok sert ve anlamsızdır.
Çocuklarda beslenme konusunda yapılan hatalar
Bizleri sağlıksız gıdaların tüketimine iten her türlü reklam, ambalajlarıyla ve bir takım sloganlarla göz boyayan birçok ürün zinciri, bizi adeta kandırıyor. Bu bir gerçek. Ticari yönüyle kazanç odaklı, insan sağlığına zararlı olan her türlü besinlere “hayır” demeyi çocuklarımıza öğretelim. Çocuklarımızı jan janlı görüntüleriyle bir sürü gıda boyası gibi daha birçok zararlı yağlardan oluşan bu türlü içerikler ile mutlu etmek yerine sağlıklı beslenerek gerçek mutluluğu yakalayabileceklerini ancak yetişkinler öğretebilirler.
Onlara çikolata ya da şekerlere sevinmeleri gerektiğini farkında olmadan biz öğretiyoruz. Nasıl mı? Örneğin,
– “Bu yemeği yersen sana çikolata alırım.” gibi…
Ya da,
– “Süpriiiiz!”
Diyerek iş dönüşü marketteki en renkli şekerleri onlara biz götürmüyor muyuz?
Ödüllendirirken de bu tarz yiyeceklerle sevindirmiyor muyuz? Diyelim ki bunları yapmayı bıraktık. Yine de yeterli olmayabilir. Çünkü bazı hisler vardır ve çocuklar o masum halleriyle ortamdaki birçok şeyi siz hiç konuşmasanız da anlıyorlar. Eğer siz bu tür yiyecekleri çok seviyorsanız, farkında olmadan evinizde, dışarda, alışverişte bu tür ürünlere bakarken bile farklı bakıyor (ağzınızın suyu akıyorsa), seviniyor ve çok sık tüketiyorsanız. İşte bitti. Çocuklar da bu duyguları aynen devam ettiriyorlar. Onlar içinde bu besinler neşe kaynağı olup çıkıyor. Demek ki yetişkinler olarak beslenme alışkanlıklarımızı düzeltmediğimiz sürece çocuklara ne kadar anlatsak ve yönlendirmeye çalışsak da çok etkili olmayacak gibi görünüyor.
Araştıran anne baba olmak da sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanma konusunda çok önemlidir. Hangi besinlerin sağlığa neden zararlı olduğunu önce kendimiz bilmeliyiz. Yararlı olanları hangi yiyeceğin hangi besinlerle birlikte yendiğinde daha etkili ve faydalı olduğunu bilmemiz gerekir. Örneğin akşam yemeği yedikten hemen sonra meyve yemenin doğru olmadığını, suyu yemeklerde nasıl içmeliyiz kaç çeşit yemek aynı anda yenmeli ya da yenmemeli gibi belli başlı önemli detayları her yetişkinin biliyor olması gerekmektedir.
Takviye alınmalı mı? Çocuğumuzun kan değerleri nasıl? Vitamin eksikliği var mı gibi durumları iyi bilmek ve onları gözlemlemek te çok mühimdir. Öğrenen bireyler çocuklarına bunları çok daha rahat anlatabileceklerdir.
Mutlu bir kahvaltı sağlıklı beslenmenin ilk adımıdır
Güne nasıl başladığımız çok önemlidir. Neşeyle mi? İyi organize olmuş bir vaziyette ve zindemi? Ya da tam tersi kendimizi toparlamak, zihin olarak uyanabilmek çok uzun vaktimizi mi alıyor? En önemlisi de kahvaltı edebiliyor muyuz? Burada dikkat edilmesi gereken yeterli ve kaliteli uyku uyuduk mu? Gece dinlenmeye bıraktığımız bedenimizde gerekli hormonlar sağlıklı bir şekilde işlevlerini yerine getirdiler bizde gayet rahat en az 8 saat uyduk. Öyleyse sabah uyandığımızda yüzümüzü yıkayıp aynaya bakarak gülümsemek için çok fazla nedenimiz var demektir. “Ve işte kahvaltı zamanı” diyerek her sabah bir coşkuyla karşılamalıyız günü. Ne demiş Cemal Süreyya “yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı”
Yeni bir gün başlıyor ve nasıl başlarsak o kalitede devam edecek. Çocukluk döneminde kazanılmış olan kahvaltı düzeni sağlam temellendiği vakit, bir ömür boyu sürüyor. Öyleyse çocuklarımızla birlikte her sabah neşeyle kahvaltı etmeyi kesinlikle ihmal etmeyelim.
İştahsız çocuklara kahvaltı alışkanlığı kazandırma
Kahvaltıyı eğlenceli hale getirmek için, her gün aynı kahvaltılıklar yerine bazen yenilikler katarak çeşitlendirelim. Örneğin zeytin, peyniri tereyağı, bal gibi klasikler her zaman soframızda olabilir. Yumurta ise bıktırmamak için gün aşırı olabilir. Bazen peynirli, dere otlu ya da dilediğiniz sebzelerle hazırlanmış omlet şeklinde bazen de 3-5 dk. Kadar kaynatılmış haliyle masamızda mutlaka yer almalı. Büyüme çağında olan çocukların kahvaltılarında mutlaka proteine ve bir miktar karbonhidrata ihtiyaçları var.
Arada ekleyebileceğimiz çok seçenek var. Örneğin sütlü yulaf, kuru incir ve kayısı yanında biraz fındık ve ceviz, labne peynir ya da kaymaklı etimek üzerine reçelli çeşitlemeler, pankek, çeşitli krepler ile kahvaltı sofranızı çekici bir hale getirebilirsiniz. Burada önemli olan masayı hazırlayan kişinin özenerek ve her yeni güne yeni bir güzellik katarak başlama kararıdır. Böyle güzel niyetlere kimse “hayır” demez.
Beslenme saatlerinde belirli bir rutin olmalı
Çocuklar okula başladıklarında okulun yemek düzenine uyarak bir rutin içinde olurlar. Eğer evde birlikte iseniz ya da bakıcılığını üstelenen kişiler ile yemek düzeni sağlanacak ise bunun mutlaka belirli saat aralıkları olmalı ve her gün bu saatlere uyulmalıdır.
2-3 yaş dönem çocuklar, yemek konusunda çoğu zaman inatlaşırlar. Yapılmasını istediğiniz hususlara genelde itiraz ettikleri bir de üstüne zaman zaman iştahsız süreçlerin yaşandığı yaşlardır. Uzmanların sürekli tekrar etikleri şey ise çocuklarınıza yemek konusunda baskı yapmayın, diretmeyin ve bu sahneleri bir güç göstergesi haline getirerek çocuklarınızla çatışmayın diyorlar. Peki, nasıl olacak? Ne yapmalıyız?
Öncelikle kuralları çocukların bakımından sorumlu anne, baba, bakıcı ya da her kim ise o koyar. Çocukların itirazlarına göre bir sistem kurmak asla doğru olmaz. Siz onların uyku ve uyanma saatlerine göre bir program belirleyip uygulamalısınız. Uyup uymama konusunda çocukları özgür bırakıyoruz. Örneğin sabah kahvaltısı etme konusunda direnen çocuklar en fazla 2 saat sonra tekrar yemek daveti almalılar. Zaten büyümenin çok hızlı olduğu dönemlerde ara öğünlerle birlikte günde 6 öğün yemek sunulması gayet güzel olur. Birini ret ettiğinde diğer öğünde protein arttırarak gitmelisiniz. Burada yapılması gereken siz çocuğun istemiyor olmasına aldırmadan her gün aynı saatlerde yemeklerini hazırlamanız olacaktır. Bir süre sonra siz kararlı olursanız çocuklar uyum sağlamaya başlarlar.
Çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak sabır ve emek isteyen bir konudur. Bir ay ya da bir yıl gibi bir süreçte düzene sokmak gibi sınırlandırmalar koymak yerine öncelikle yetişkinler olarak ebeveynlerin bu alışkanlıkları kazanıp yaşam şekli haline getirmeleri durumunda çocuklarda bu şekilde öğrenecekler ve öyle de devam edecektir.